Dağı taşı her yeri ayrı güzel ülkemizin mutlaka görülmesi gerekenler listesinin baş tacı köşelerinden olan Tuz Gölü, Türkiye’nin tuz ihtiyacının yüzde 40’ını karşılayan eşsiz bir kaynak.
Tuz Gölü, mucizeler diyarı Kapadokyaya varmadan göreceğiniz güzel coğrafyanın başlangıç noktası, düşler ülkesinin girizgahı olan bir kapı gibi. Kapı açıldığında bembeyaz bir cennet size hoş geldin diyor, içeriye buyur ediyor. Ve size ayakkabılarınızı eşikte, pardon gölün kıyısında bırakıp çıplak ayakla davete icazet etmek düşüyor.
Tektonik bir çukurun en derin yerinde bulunan ve platolarla çevrelenen Tuz Gölü ‘Koçhisar Gölü’ olarak da biliniyor. Neojen evresinde tektonik yer hareketleriyle oluşan bu çukur bölge, güney doğu ve batı yönünde aktif faylarla çevrili. Yeraltına süzülen meteorolojik sular gölün tabanındaki tuz domlarını eriterek, tuzlu suları tektonik hatlardan yüzeye taşıyor. Gölün tuz oluşumunun tarifi olan bu süreç sonrasında dipteki tuz toplanıp işleniyor ve sofralarımıza sodyum klorür yani tuz olarak geliyor.
Kuzey güney doğrultusunda 80, doğu batı yününde 60 km olarak boyutlandırılan ve 7414 kilometrekare alan kaplayan gölde kış aylarında su seviyesi yükselirken, yaz aylarında biriken sular buharlaşıp kurak bir alana dönüşüyor. Büyük olmasına rağmen ülkemizin en sığ göllerden olan Tuz Gölü ilkbahar aylarında ise 164.000 hektara kadar genişliyor.
Tuz Gölü uluslararası değerlendirmelerde A sınıfında bir sulak alan fakat dışarıya akmayan kapalı bir havza olduğu için beslenme kaynakları oldukça az. Çünkü bölge az yağış alıyor ve göle su taşıyan Melendiz, Peçenek, Kırkdelik, Karasu, İnsuyu çaylarının da yazın suları yok denecek kadar azalıyor. Bahar mevsiminde yağışlar arttığında en derin yeri 1,5 metre olan gölün ortalama su seviyesi ise 40 cm ye kadar iniyor. Kuruyan alanlar ise yaklaşık 30 cm lik tuz tabakalarıyla kaplanıyor. Yani göl yüzmek veya sandalla gezinmek için değil, kıyıdan kıyıya yürümek ve bol bol fotoğraf çekmek için bulunmaz bir nimet.
Tersakan, Bolluk, Düden, Akgöl gibi daha küçük çaplı göllerle birlikte büyük bir ekosistemin parçası olan Tuz Gölü, birçok kuş türünün ürediği, biyolojik çeşitliliğinin devamı açısından önemli bir alan. Aynı zamanda da I. Derece Doğal sit alanı olarak korunuyor. Göl ve çevresinde yaklaşık 85 türde kuş, 15 tür memeli, 129 tür böcek ve 40 civarında endemik bitki yaşıyor. Gölün dingin atmosferini hissedeceğiniz fotoğraf karelerinde gruplar halinde uçuşan yağmurcuları, kılıç gagaları, yaban kazlarını, flamingoları, angıtları ve telli turnaları da görebiliyorsunuz. Kıyılarının çoğu ıssız olan göl kuşların da cenneti. Kışın en sert soğuklarında bile donmayan gölde diledikleri gibi yüzebiliyor, ilkbaharda ise göl içindeki adalarda kuluçkaya yatabiliyorlar. Avrupa kıtasında nesli tükenmekte olan flamingoların habitatı olan bölgesi olan gölde her biri binlerce yuvadan oluşan kuluçka kolonileriyle karşılaşabiliyorsunuz.
Sofranıza gelen, yemeğinizi tatlandıran tuzun bu bembeyaz göl yüzeyinden nasıl toplandığını, hangi işlemlerden geçtiğini merak edenlerdenseniz, kaynak bereketli olsa da işin içinde bolca insan emeği olduğunu söylemeden geçmeyelim.
Üretim, göl suyunun sıcak havalarda buharlaşmasıyla kristalleşen tuz tabakasının toplanmasına dayalı buharlaştırma tekniğiyle yapılıyor. Gölde Kaşdırım, Yavşan ve Kayacık adında 3 tuzla var ve üretimin can damarlarını da bu tuzlalar oluşturuyor.
Efsaneye göre aslında her şey bir bedduayla başlamış. Tuz Gölü’nün olduğu yerde çok ama çok eski zamanlarda dallardan sarkan üzümlerle gölgelenen bereketli bir bağ varmış. Bağın sahibi ise kötü kalpli bir yaşlı kadınmış. Bir gün yürüye yürüye yorulmuş, susuzluktan kavrulmuş ulu bir derviş geçmiş bağdan. Bağdaki kulübede çıkrık başında oturan yaşlı kadınsan Allah rızasına bir salkım üzüm istemiş. Kadın ‘bu yıl üzüm almadım, bağım kurudu’ dese de derviş inanmamış bu yalana. Öylesine kızmış ki ‘tuz ile buz olasın’ diye bir ah dökülmüş ağzından. Çıkrığıyla buza dönüşen yaşlı kadın, bağlarıyla tuza dönüşen o verimli bahçe artık işte bu göl… Gölün yakınındaki Hala Sultan Tekkesi’ne gidenlerin attıkları taşlar ise hala bu kötü yaşlı kadına duyulan öfkeden…
İç Anadolu Bölgesi’nde Konya ile Aksaray sınırlarının birleştiği yerde bulunan Tuz Gölü, en çok da Şereflikoçhisar'a yakın. Aksaray’a 1 saat mesafede, Ankara’ya ise 2 saat uzaklıkta bulunuyor. Batı Kapadokya ili Aksaray, Tuz Gölü ile beraber siz Anadolu’nun kalbiyle buluşturuyor.
Tuz Gölü’ne kendi aracınızla veya otobüsle gidebilirsiniz. Eğer özel aracınızla gelecekseniz Ankara yönünden Konya Devlet Yolu’nu takip ettiğinizde ŞerefliKoçhisar’a ulaşacak, Tuz Gölü kıyılarına çıkacaksınız. Konya’dan geliyorsanız Cihanbeyli güzergahına ilerlemeniz gerekiyor. Eğer otobüs ulaşımını tercih ediyorsanız Cihanbeyli’den göl bölgesine dolmuşlar kalkıyor. Yolunuzun ne zaman düştüğü de hiç önemli değil. Dilediğiniz saatte ücret ödemeden göl alanına girmeniz mümkün.